7 Ekim 2006

Fıkra :D

Bir Fransız, bir Kanadalı, bir de bizim Temel; bilinmeyen bir ülkede, işledikleri ağır suçlardan ötürü idama mahkûm olmuşlar.

Verdiği idam cezalarını imzalarken, ellerinin titreyip titremediğini bilemediğimiz yargıç, önce Fransıza:
- Yargı sırasında, demiş; hal ve duruşunuz olumlu olduğu için, 3 değişik türde uygulanan idam cezalarından, hangisini tercih edeceğinizin kararını size bırakıyorum:
1- Odunların üstünde yakılarak mı, idam edilmek istersiniz?
2- Yoksa giyotinle mi?
3- Yoksa asılarak mı?

Fransız mahkûm:
- Odunların üstünde yakılarak ölmek çok zor, demiş; asılmak da çok çirkin. Ben, kendi geleneğimize de uygun olarak, giyotini tercih ediyorum.

Hemen giyotine götürmüşler Fransızı; giyotin kızağının üstüne yüzükoyun yatırıp bağlamışlar ve kızağı ileri sürerek ensesini, düşecek bıçağın altına getirmişler.
Cellat, bırakıvermiş giyotinin, keskin yönü 45 derecelik bir eğri biçimindeki ağır bıçağını...
Bıçak, Fransızın ensesine bir santim kala durmuş, düşmemiş.
Mahkûm ölmese de, infaz gerçekleşmiş olduğu için, Fransızı serbest bırakmışlar.

Kararı veren yargıç bu kez Kanadalıya sormuş aynı soruları:
- Odunların üstünde yakılarak mı idam edilmek istersiniz; yoksa giyotinle mi; yoksa asılarak mı?
Kanadalı da giyotini tercih etmiş ve giyotinin bıçağı, Kanadalının da ensesine bir santim kala yine durmuş. Kanadalı da serbest bırakılmış.

Sıra gelmiş bizim Temel'e...
Yargıç, Temel'e de sormuş, 3 değişik idam türünden hangisini tercih ettiğini.

Temel:
- Odunların üstünde yanmak çok kötü, demiş; ama sizin giyotin de bozuk... Onun için asılmayı yeğliyorum.

Hiç yorum yok: