2 Ekim 2006

bir kaç film

boys and girls (2000):
--- spoiler ---
2000 yapımı sonu başından belli olsa da yine de esas eleman ile esas kızın dudak dudağa münasebet kurmasına kadar gayet eğlenceli giden sonra son derece klişe ve dandik biten bol bol san francisco ve golden gate bridge manzaralı film. hiç bir şey beklemeden izlendiğinde bir yere kadar gayet eğlenceli.
--- spoiler ---

sunset boulevard (1950):
başroldeki adamın tip olarak tom hanks'a benzediği, norma desmond'ı oynayan aktrisin ise rol yapma olayında aştığı, genel olarak durağan temposu ile izlemesi zor; sürüklemeyen bir delirme hikayesi.

osmosis jones (2001):
insan vücudunda yaşayan hücrelerin hayatından bir kesiti (daha doğrusu bir macerayı) anlatan bu çizgi nasıl olmuş da hiç duyulmamış merak ettim. içerisinde bir çok göndermenin yanı sıra, gerçekten değişik fikirler-benzetmeler içeren bu yapım izlenmeye değer.

konunun işleniş tarzı çok tipik olan esasında iyi niyetli olan polis memurunun ve ona yardımcı olmaya çalışan ek kuvvet (hap drix *) polisinin ölümcül bir virüs ile mücadelesi.

nasıl olmuş da gözlerden kaçmış merak ettiğim bu değişik yapımı tavsiye ederim. harika bir yapım sayılmaz ama küçük kardeşlerinizle beraber eğlenceli ve değişik bir film izlemek istiyorsanız ideal. (tabii finding nemo, shrek filan hepsini izlediyseniz) iyi ve değişik bir film.

escape from alcatraz (1979):
kusursuz bir kaçış planı beklerken, gayet abukça lay lay bir şekilde hiç bir sorunla karşılaşmadan o kadar güvenliğe sahip bir adadan elini kolunu sallayarak çıkılabileceğini ileri süren ve utanmadan bi de bunu anlatan film. filmde bir sürü mantık hatası var, nasıl olmuş da klasik olmuş bilinmez.

the godfather part 2 (1974):
kadınlara pislik gibi davranılması ile kafama kazınan film. dikkat edilince film boyu bir erkek egemenliği, erkek üstünlüğü, "oğlumuz olacak değil mi" replikleri ile, kadınlara davranılış biçimleriyle insanı oldukça rahatsız eden, "noluyor lan" dedirten bir filmdir.

oyunculuklar o kadar iyidir ki izledikçe sanki olaylar yanınızda oluyor gibi sürüklenirsiniz, ilginiz devamlı dorukta tutulur. her an birinin ölmesini beklediğiniz için "ulen acaba şimdi kim nasıl ölecek" diye içiniz içinizi yer.

robert de niro ve al pacino benim gördüğüm en mükemmel oyunculuklarını sergilemişler. takdir edilesi, izlenesi, süper bir yapım.

scary movie 4 (2006):
çok fazla war of the worlds üzerine kurulu olmuş. hatta birebir kopyası gibi. daha fazla film ile uğraşılmalıydı. ööle zaman geçirtiyor hiçbir şey beklemezseniz. normal.

it's a wonderful life (1946):
tek kelime ile "müthiş" bir yapım. sinemanın yapıtaşlarından olan bu film frank capra imzası taşıyor. usta bir yönetmen, iyi oyuncular, değişik bir konu ile insanı derinden etkileyen; ruh halini, bakış açısını değiştiren bir film. başyapıt diyenler haklı.

konusunu okuyan bir kişi için "vay çok değişik acaba nasıl" diyerek merak uyandırıyor. daha filmi izlemeden böylece 1-0 önde başlıyor film. filmin son 30 dakikasına kadar "ya acaba konuyu yanlış mı okudum" derken; esas olaylar anlatılıyor aceleyle, hızla, şok ederek gelişiyor. esasında yönetmen bu şekilde doğrusunu yapmış, önce olanlar anlatılıyor, ne kadar önemli olduğu gösteriliyor, gittikçe kötüleşen durum seyirciye hissettiriliyor.

sonunda inanılmaz duygulanıyor insan, gözyaşlarını zor tutuyor. oyunculuk, yönetmenlik, atmosfer, senaryo hepsi süper. "şahane bir film!" herkese çok çok tavsiye olunur.

war of the worlds (2005):
film çekilmiş uğraşılmış, hakkaten başarılı, sağlam sahneler yapılmış. akış sağlanmış (olaylar olurken binlerce soru işareti bıraksa da). gerilim öğresi çok iyi gerçeklenmiş. bir de bakmışlar "ulan iyi güzel çekiyoz da amma para gitti be neyse para kalmadı keselim o zaman biz bunu höt die" demişler ve öyle bitmiş. o filme o son olmamış be spielberg. keşke aceleye getirmeselermiş de süper bir film olsaymış...

--- spoiler ---
ayrıca her ne kadar isminde "war" geçse de "it is not a war, it is an extermination" ifadesi ile akıllara kazınabilecek filmdir.
--- spoiler ---

master and commander:the far side of the world (2003):
"züper ingilizler, ingiltere işgal altına girebilir" temalı parça parça izleyince bile sıkıcı dakikalar yaşatan; aksiyon filmi olarak bakıldığında başarısız bulunabilir, dram olarak bakılırsa bir nebze olaylar ilgi çekici görünebilir, komedi olarak bakarsanız yanlış bakmış olursunuz. tam olarak bitmiyor esasında, ben şahsen bolca mantık hatası buldum belki de benim suçumdur. izlenmezse de bir şey kaybedilmez. (bkz: gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var)

1 yorum:

Alper Akcan dedi ki...

Osmosis Jones vizyonda çok kalmadı ama DVD satışları oldukça yüksekti aslında, sevenleri çoktur (mesela ben :))