14 Aralık 2007

işe başlarken istenen evraklar hakkında

Diyelim ki iş görüşmeleri maratonunu alnınızın akıyla bitirdiniz, teklif aşamasında size uygun bir yer ve rakamla karşılaşıp işe başlamak için olumlu görüş belirttiniz. Ha ha! işiniz daha bitmedi ki! Sizden firmaya göre değişebilecek bir takım belgeler isteyecekler, işte bazıları ve nereden alınabilecekleri: (hiç belge istemezlerse kıllanabilirsiniz çünkü resmi evraklar ve sigorta vb. muhabbetler için gerekli bir bölümü)

Nüfus hüviyet cüzdanı örneği:
Noter tasdiklisini istiyorlarsa hemen bir notere nüfus kağıdınız ile giderek bol damgalı bir fotokopisini alacaksınız, yanında ödediğiniz bir takım vergiler ve noter masrafı ile cüzdanınıza yazık olacak. İstenen rakamlar büyük oluyor nakit olarak en az 50 ytl bulundurun bence yanınızda nolur nolmaz.

Okul diploması sureti:
Noter tasdiklisini isteyecekler tabii ki ne sandınız? Aslında noter tasdikli bir belge orijinali ile aynı kanuni geçerliliğe sahip oluyor bildiğim kadarıyla ondan dolayı böyle istiyorlar, tabii ki diplomanızın orijinalini firmaya verip avucunuzu yalamak istemezsiniz, diploma bu öyle her yere verilir mi? Neyse zaten mezun olunca bu diplomanın 3 tane noter tasdiklisini yaptırın nerde ne zaman lazım olacağı belli olmuyor. Aynı şekilde notere gidip bol damgalı imzalı çok pahalı bir fotokopisini alacaksınız. Büyük meblağlarda nakit para bulundurun, noterdesiniz; paralar noteri çok seviyorlar orda kalmak istiyorlar.

Askerlik terhis veya tecil belgesi sureti:
Yine bir noter tasdikli kopyası olayı. Aynı mevzuatlar, gitti paracıklar. (Noter tasdikli diye belirtiliyorsa şayet tabii!)

Tam teşekküllü devlet hastanesinden alınacak sağlık kurulu raporu:
Belki iş aramaktan daha çok sıkılacağınız bölüm sonu canavarı. Gideceksiniz tam teşekküle sahip bir devlet hastanesine (Evet en kocaman, her birşeyin olduğu hastanelerden biri, zaten gidince tam teşekkülü müsünüz siz bakayım sayın hastane diyince gerekli cevabı alabilirsiniz) sağlık kurulundan rapor almak istiyorum diyeceksiniz. İlk önce ne için istediğinizi belirten bir dilekçe yazdıracaklar size, iş için istiyorum gereğinin yapılmasını arz ederim diye. Daha sonra bu dilekçe ile bir yere kayıt yaptıracaksınız, size üstüne imza ve mühürlerle dolacak bir kağıt verecekler; 130,50 ytl'yi (değişebilir bu rakam, benden bu kadar aldılar, sonra 4 ytl daha ödedim ek tahliller için) vezneye ödeyip muayene olma kısmına geçeceksiniz. Şimdi muayeneler 9-12 arası yapılabiliyordu benim gittiğim yerde ve evraktaki tüm yerleri doldurunca 12ye kadar teslim edebiliyordunuz, yani işiniz 12:03'de biterse yarın gel hacı diyorlardı ve salı, çarşamba, perşembe günleri teslim edilebiliyordu sadece. Kılıfına uyduranlar olmuştur eminim, bir takım mevzular oluyordu zaten, neyse ben normal vatandaş olarak yaptırdım. Bu evraklar kısmı için 3 vesikalık resim lazım bunu da belirteyim. Askerlikteki ilişik kesme evrağında olduğu gibi, yazan her yere imza attırma maratonu aslında bu muayeneler. Neyse muayeneleri olup evrağın ön kısmını doldurunca (eğer ek tahliler isterlerse benden EKG ve AKŞ de istediler bunları da yaptırıp belgelere ekleyeceksiniz, ek işkence çekeceksiniz. AKŞ isterlerse -kan şekeri ölçümü bu sanırım- kağıdın arkasında VDPR mi ne testi var o da kan testi beraber yaptırın iki kere kan verme sırasına girmenize gerek kalmaz) dispanserden akciğer röntgenini çektirip kağıdın arkasında iki şeyden birini yani verem olmadığınızı belirten yeri mühürletip imzalatmalısınız, muayeneler ve imzaların sırasının bir önemi yok yeter ki her yeri doldurun. Kan testinden sonra yine kağıdın arkasındaki iki yerden diğeri VDPR midir nedir o kısımda negatif ibaresi ile beraber imza attırıp mühür bastırmanız gerekiyor. Kan testi sonuçları ve akciğer röntgenini (bunu verem savaş dispanserinden ücretsiz alabilirsiniz) alma süresi yarım gün sonrası oluyor ortalama, ondan dolayı sabahtan kan testi yaptırıp, akciğer röntgenini çektirirseniz iyi olur.
Son olarak tüm evrağı mühürler, imzalar, "normal", "sağlam" gibi yazılarla doldurduktan sonra evrak teslim odasında akciğer röntgeni hariç tüm diğer test sonuçları ile birlikte teslim ediyorsunuz akşama 4'te çıkar gelin alın diyorlar gidiyorsunuz. 4'te gelip süper bir "sağlamdır, koçtur, uçar, kaçar" ana fikrinde bol imzalı raporunuzu alıp gidiyorsunuz. Eğer iş yeri bu raporun faturasını istiyorsa bunu evrak tesliminde bunu belirtin, fişlerin numaralarını evrağa yazıp fişleri size veriyorlar ve gidip döner sermayeden faturayı istiyorsunuz veriyorlar. Her aşamada sıra oluyor, mümkünse doktorlardan sıra olmayanları dolaşıp sıra olanları sona bırakın en uygun rota algoritmanızı çalıştırın. Bundan kurtuldunuz ya, kesseler acımaz artık! Yine de eski devlet hastanelerine göre büyük gelişme var, danışmalar son derece yardımcı oluyor.

Kan grubu belgesi:
Kızılaydan öğrencilere 2.40, gocuman adamlara 4.80 ytl ve 4 damla kan karşılığında alabilirsiniz basit ve hızlı bir süreç.

Sabıka kaydı, savcılıktan iyi hal raporu:.
İstedikleri suç kaydınız var mı öğrenmek, adliyeye gidiyorsunuz fotokopici osman abiye üç kuruşluk dilekçe için 25 kuruş
verip dolduruyorsunuz, sonra memur fatma ablaya gidip 3 ytl ye dilekçenin arkasına adli sicil kaydı yoktur çıktısını almasını bekliyorsunuz, eskisine göre süper hızlanmış ama sıra bekleme ile karşılabilirsiniz. Bu belgenin geçerlilik süresi 6 aymış. Bozuk para bulundurun yanınızda, orası adliye; süpermarket değil, gereksiz yere bekletmesinler.

Akciğer röntgeni:
Verem misiniz? Bütün şirketi kara veba ile gebertmeyin diye istiyorlar. Ücretsiz ve kısmen hızlı verem savaş dispanserlerinden edinebilirsiniz. Sağlık raporu alacaksanız sonucu almaya geldiğinizde o evrağı da getirin onaylatın ki zaman kazanın bir daha gitmeyin. Şipşak hemen çekiyorlar ama sonucu almak için gelecek zamanda bir saat veriyorlar.

Kümülatif gelir vergisi matrah yazısı:
Her sene Ocak'ta sıfırlanan bu adamın ne kadar geliri varmış, ne kadar vergi ödemiş senelik falan anlatan bir yazı sanırım. Bir önceki senede çalıştığınız yerden almanız gerekiyor, askeriye ise ordan alınmıyor.

Resimli ikametgah belgesi:
Muhtar amcanıza/teyzenize gidip çek ordan bir ikametgah diyip bir vesikalık ve 2.40 ytl karşılığında şırrak diye alabiliyorsunuz tabii muhtarı bulup bilgisayardan çıkartmasını sağlayabilirseniz.

İşte bunlar işinize yarayabilecek bir takım bilgilerdi. Ya Mahmut Abi "Kümülatif gelir vergisi matrah yazısı" nedir hele bir anlat demeye gerek kalmadan en hızlı bir şekilde bilgiye ulaşmanızı sağlamaya çalıştım. Kolay gelsin ve hayırlı olsun!

Ayrıca güzel bir net/brüt maaş hesaplama uygulaması: hesap kitap

19 Ekim 2007

transformers the game

filmde kullandıkları özel efektler için hazırlamış oldukları robotları kullanarak yapmış olmaları gerek ki hem grafik hem de tasarım olarak çok harika bir görsel şölenle karşı karşıya kalıyorsunuz. modellemeler ve hareketler çok başarılı. özellikle bir şeyler alıp fırlatmak, yeri gelince robotları alıp fırlatmak, ağaç söküp ağaçla adam dövmek, yere düşme hızınıza göre asfaltın kırılması, binalara çarptığınızda robot ve hayvan olduğunuzdan binanın kırılması çok süper düşünülmüş. ama konsol için yapıldığından olsa gerek; bir süre süper heyecanlı, vay anasını, süper yapmışlar diyip bayılarak oynuyorsunuz. bir yerden sonra kurşun işlemeyen ve bomba yemeyen karşı robota araba atıp yere düşürmeye kasıp yumruk atmaya çalışmaktan başka hiçbir şey yok.

bu kadar.

6 Ekim 2007

the bourne ultimatum (2007)

--- spoiler ---
giriş jeneriği olmadan dan diye başlayarak "durmadan ilerleyen aksiyon filmlerine" eklenmiş dünyanın bir orasında bir burasında geçen sürükleyici şahane film. ikide bir giren süper gaz müziği soundtrack'inde tangiers isimli parçanın ortalarında bir yerlerde başlıyor. dinleyin gaza gelin kendinizi jason bourne zannedin, sert sert bakıp ordan oraya koşturun.
--- spoiler ---

air conflicts

air guard'ın abisi; daha yenisi daha janjanlısı. ingiliz kraliyet kuvvetleri, sovyetler ve nazileri seçerek ikinci dünya savaşında pilotluk yapabildiğiniz basit ve eğlenceli oyun. stuka, lancaster, spitfire vb. uçakları kullanabiliyorsunuz, yerine göre hava hakimiyeti, stratejik bombalama vb. faaliyetlerine girişiyorsunuz.

bugün dinlenecek, dinle!

tuğba özerk - yastık
betül demir - başka bir şey
john powell - tangiers

30 Ağustos 2007

air assault 2

air assault 3d'nin çizgi romanlı mizgi romanlı daha çok atraksiyonlu daha çok patlamalı üst modeli, abisi, daha artisti.
air assault 2

27 Ağustos 2007

double indemnity (1944)

--- spoiler ---
tamam herşey iyi hoş da 1940larda "parmak izi" muhabbeti yokmuş hacı diye sonuç çıkartabilir herşeyde kusur arayan bir insan evladı. bunun haricinde yine kimsenin iyi olmadığı, yani daha "insan"larla dolu egzantrik bir dolandırıcılık hikayesini bol bol sigara-puro içen aktörlerle, özellikle sigortacılık duayeni keyes abimiz bir sherlock holmes bir miss marple'ın tozunu attırırcasına döktürüyor kurduğu ve çözdüğü olaylarla aslanım koçum benim dedirterek; "abi sen kendini harcıyorsun bu ortamlarda" diye kalplere sıkıntı salıyor. ayrıca elle kibrit yakma muhabbetine de dikkat çekmeli. karakterlerdeki gerginlik de gayet başarılı yansıtılmış belirtmek lazım. film noir bu, boru değil zaten.
--- spoiler ---

air assault 3d

vurdulu kırdılı, bir zamanların efsanesi tyrian gibi vur-ilerle (shoot-em-up) tarzı bir oyun. eh teknoloji madem elveriyor o zaman 3d'imsi bir şeyler yapalım demişler ve beleşe böyle bir oyun üretip dünyaya bir katkı sağlamışlar. tyrian, raptor kadar ayrıntılı değil ama bir zamanlar ctrl ye basa basa sol işaret parmağını ağrıtanlar için nostaljik gelebilir hoş beleş kod bütünü.
http://air-assault-3d.en.softonic.com/

21 Ağustos 2007

cnbc-e'nin logosundaki çentik

gerçi bilen bilir ama bilmeyenler için belirteyim belki merak eden vardır, cnbc-e'nin logosundaki çentikimsi şey nbc logosunu oluşturan tavus kuşunun gagası. yani o renkli zımbırtılar tavus kuşunun kuyruğu, kafası ile de soldan profil veriyor :p

19 Ağustos 2007

air guard

fare ile uçak uçurup orayı burayı patlatıp diğer uçakları vurduğunuz basit ama zevkli bir 3d oyun. tam versiyonu 15.2 mb olup zuma gibi kafa dinlendirip en az enerji ile eğlenme imkanını sağlamaktadır. battle kısmında çölde sonu olmayan uçak saldırıları ile boğuşup ehehe 10900 puan yaptım felan diyebiliyorsunuz. aslında oyunun en büyük artısı fare hareketleri ile fantastik ama çok basit bir kontrol imkanı sağlaması. http://www.iwannaplay.com/?gameid=1

4 Ağustos 2007

3 Ağustos 2007

sivrisinek-savar program

anti-mosquito programı : sivrisinek savar yazılım. işe yaradığını söylüyorlar. frekans muhabbeti üzerine yazılmış, benim de aklıma gelmişti zamanında :p

1 Ağustos 2007

anime sitesi ve NGE

anime.gen.tr : gayet güzel bir Türkçe anime sitesi

wikipedia neon genesis evangelion sayfası : adamlar tez yazar gibi incelemişler neon genesis evangelion'u

29 Temmuz 2007

3000 miles to graceland (2001)

filmden bir diyalog:

--- spoiler ---
-söyleyin bakalım bir sürtüğün ağzından çıkabilecek en akıllı şey nedir?
-einstein'ın aleti!
--- spoiler ---

bunun haricinde klişemsi bir dolu hareket/olayla dolu 2. sınıf bir suç-aksiyon filmidir.

15 Temmuz 2007

uçan savaş aletleri sitesi

combataircraft
operator kısmındaki ülkelere basınca o ülkelerin sahip olduğu tüm uçan savaş aletleri listesine ulaşabilirsiniz.

10 Temmuz 2007

maxthon 2 hakkında

maxthon'un tersine daha da web tabanlı olma yönünde adımlar atmışlar gibime geldi belli bir süre kullanınca. ilk olarak dikkatinizi setup center'a girişinizde web sayfası tarzında bir menü çıkması çekecektir. daha sonra mesela benim en çok kullandığım tab kapama tuşlarının değiştirilebilirliği yok olmuş gibi, sağ altta duruyor elleyemiyorsunuz. groups olayını favorites içine gömmüşler ayrı bir olay değil artık. ayar aktarma muhabbetine el atmışlar; hiç kullanmadım ama import maxthon 1.x settings mevzusu hoş bir ayrıntı. kişiselleştirene kadar bir soğukluk yaşanmıyor değil.

en iğrenç kısmı sağ tıklayıp close tab ın direk üstünde close all other tabs menüsü koymuşlar, yanlışlıkla basınca (ben çok bastım) aslında kapamak istediğiniz tab hariç tüm sekmeleri sormadan çat diye kapatıyor, iptal etmek için bir ayar bulamadım. bu sağ tıklama menülerini de kişiselleştirmeye izin verseler süper olur. ayar sayfaları daha bir karışık ve göze ters görünür olmuş gibime geldi.

file sniffer diye bir şey eklemişler sayfadaki herhangi bir dosyayı kaydetmeye yarıyor hoş bir olay.

en süper olayına gelirsek bir sayfa içerisinde istediğiniz kısımları bloke edebiliyorsunuz. bu tamamen keyfinize bağlı, mesela ads2.google.syn/* tarzı atraksiyonlarla ads2.google.syn/ dan hiçbirşeyin yüklenmemesini sağlayabilirsiniz. veya ads2.google.syn/*.jpg ile tüm resimleri veya ads2.google.syn/hodo.jpg ile hodo.jpg ı ebediyen görmeme imkanına erişebilirsiniz. mesela sabah gazetesinde yazarları okurken yazarların kocaman resimleri size bakıyormuş gibi geliyor, sizi rahatsız ediyor veya kotalı bağlantınızı boş yere sömürüyorsa; block page content ile o resmi seçerek söz konusu resimlerden kurtulabilirsiniz. ayrıca kullanmayı sevecekler için mouse gestures olayı var, mouse un sağ tuşunu sağa sürükleyip bırakırsam şunu yap (ileri git vb.) tarzı olaylar yapabiliyorsunuz.

şimdi çıkıp da biri bunları firefox veya operaya eklentilerle becerebiliyoruz demek isterse önceden belirtiyim, evet olabilir, bundan daha doğal ve güzel bir şey de yok ki?

little children ve the princess bride

little children (2006)
sapıklar, herşeyi olup da ben niye mutlu değilimciler, yanlış evlilik yapıp sonra bir de üstüne çocuk yapıp ama ben istediğim şeyi yapmalıyım; hayatı kaçırmamalıyım diyip hem evliliğini sürdürüp hem de her tür aksiyona girişen insanlar ve bir daha sapıklar üzerine kurulu; kendini izletme konusundan başarısız; bayıcı, sıkıcı, uzun "yeter bu kadar baygınlık" ana fikirli yapım. kusra bakma sayın yönetmen yollarımızı ayırmak zorundayız. ayrıca anlatıcı inanılmaz derecede microsoft sam'e benziyordu dedim acaba tüm parayı oyunculara verirken anlatıcıya para kalmadı da ucuza getirelim diye microsoft sam'a mi okuttular yazıları.

-içimizden geliyorsa geliyordur tutkulara karşı çıkamayız
-ulan hayvandan ne farkın kaldı o zaman dürrük
-kem küm duygu kimse beni anlamadı bik bik
-bahane değil çözüm üret güzel kardeşim

bir de bizim kültürümüz tarafından baktığımızda olay kopuyor bambaşka bir hal alıyor, normal bir türk'e çok fazla birşeyler ifade edeceğini düşünmüyorum bu filmdeki muhabbetlerin. sonunu da getirmek bambaşka bir başarı olur belirtmek lazım.

***

the princess bride (1987)
aslında böyle bir masalımsı, prensesli, esas elemanlı filmi yapıp da berbat etmeden yeri geldiğinde kendisi ile dalga geçerek yazıp kotarmak zor mevzu olmalı. her ne kadar yine esas kitle bayanlar gibi görünse de bir erkeğe de kendisi durup dururkenki ince espriler ve bazı yerlerindeki durağanlık hariç sürekliliği ile izletmeyi başarıyor. her ne kadar "gerçek aşk", "böhü beni kurtarcak erkeğim" bayıklığı insanı "eh ulan" moduna soksa da çok da aşırı değil. ilginç bir masallı prensesli esas elemanlı, sürükleyici ve yer yer iyi esprilerle donatılmış hoş bir yapım olmuş.

"life is pain, princess. anyone who tells you otherwise is selling something." ve "life isn't fair" muhabbetinin üzerinde durması da hikayenin az biraz ayakları yere basan biri tarafından yazıldığını belli ediyor.

--- spoiler ---
film milm ama insan prensesin "beni kurtarcak erkeğim" muhabbetine insan kıl olmuyor da değil. nedir bu hazırcılık, vurdumduymazlık, herşeyi "beyaz atlı prens"ten beklemek? insanda azcık karakter, azim olur be. sonra erkekler bizi eziyor bilmemne. saygı verilmez kazanılır hacı diyor sözlerime son veriyorum. en taro adun
--- spoiler ---

24 Haziran 2007

murder she said ve murder most foul

murder she said
1961 yapımı bir agatha christie romanından uyarlama george pollock yönetmenliğindeki film. içi geçmiş sayılabilecek ama lafı gediğine koymayı da ihmal etmeyen miss marple kişisi trenle giderken yan trende bir cinayet işlendiğini görür ama kimse ona inanmaz. o da paçaları sıvar ve olaylar gelişir...

murder most foul
1964 yapımı bir agatha christie romanından uyarlama george pollock yönetmenliğindeki film. içi geçmiş sayılabilecek ama her tür maceraya burnunu sokmaya hevesli miss marple kişisi bir duruşmada jüridir ve cinayeti sanığın işlemediğini düşünmektedir. niye sadece düşünmekle kalayım, aksiyona gireyim der ve olaylar gelişir.

16 Haziran 2007

16 haziran

guess who's coming to dinner (1967)
biri siyahi erkek diğeri beyaz kız iki zengin dallama 10 günde tanışır ve evlenmeye karar verirler, sonra gidip de ailelerine "bir günde bize izin verin ortamlara akalım" derler. kızın babası hem efendiliği elden bırakmayıp hem de bir yandan bu deyyusluğa kafa göz girişmek istemektedir. kızın anası ise tipik bir kadın duygusallığı ile evlensinler nolacak çiçek böcek sevgi hödö moduna girer kendi salak kızı gibi. sonra bu ortama zencinin anası ve babası girer. babası ilk olarak oğlunun 8 saat boyunca beynini sözcüklerle öldürmek istediğini belirtir ama deyyus oğlu sadece 4 saati olduğunu falan belirten terbiyesiz alaycı bir cevap verir. film boyunca herkes bu evliliğin doğru olup olmayacağını konuşur. ama bu iki aşk böceği dallama gerizekalı beyinsiz, zengin olup da tek eksiklerinin evlilik olduğunu düşünen ve bundan dolayı "oh mondiyo çok mutluyuz bıdıbıdı" zevzekliği ile mal gibi dolanırlar. bunları izlerken çıplak ellerinizle bu iki beyinsizi öldürmek ister, bir film izlediğinizi unutursunuz.

pretty cool 2 (2007)
ismi "pretty cool too" olarak da bilinen tamamen seks üzerine kurulu büsürü salak saçma muhabbetin döndüğü, 2.sınıf bir porno film (hoş 1.sınıf bir porno film nası olur bilmiyorum ya) izliyormuşsunuz hissi veren geyik vasat şey. birkaç american pie 4-5 zevzekliği ile bezeli sayılabilir.

88 minutes (2007)
katil kim ana temalı, al pacino'nun ordan oraya "karı gibi" koşturduğu eh işte yapım. gönül ister ki al pacino devil's advocate tarzı filmlerde oynasın, coşsun, coştursun. ama işte o da napsın ekmek parası...

14 Haziran 2007

3 film

Behind Enemy Lines (2001)
"bir film ancak ne kadar amerikalı ve holivudvari olabilir" sorusuna "bu" cevabı verdirtmek için yola çıkmışlar gibime geldi. bazı değişik sahneler haricinde (ör: mayına basma sahnesi, f22 vs sam) "hadi ordan lan şişman rambo" kıvamında olmuş. bir kere owen wilson adlı sarışın bu filmin başrolu olarak seçilebilecek en iğrenç seçim olmuş ki; bu inanılmaz bir başarı bir kere. her yerinden yapmacıklık akan hareketleri ile gözümün film izleme kasını bozacaktı az kaldı. birçok saçmalığı sallamazsak ve kendini izlettiren yerlerine odaklanıp eğlence kısmına bakarsak eh işte birşeyler var, geri kalanı bilmeyenin kalmadığı amerikan holivud artığı. yalnız belirtmeden geçmemek lazım, öyle sahneler var ki yani eşşeğin kulağına su kaçırmışlar resmen, insan utanır o kadar saçma sahneleri çekerken be kardeşim.
4.5 / 10


Brazil (1985)
rüyamsı+kabusumsu acayip olaylar ve karakterle bezeli, acayip mekanlarda acayip olayların olduğu bol simgeli imgeli yaklaşık 2.5 saatlik garip "bilimkurgu" yapımı.
6 / 10


The 51st State (2001)
tam bir eğlencelik erkek filmi. geyik muhabbetleri ve geyik olaylarla bezeli kafa dinlendirici gayet komik samuel l jackson'lı ingiliz suç filmi.
7 / 10

13 Haziran 2007

cep telefonu incelemesi

kolay kolay göremezsiniz bende böyle bir yazı iyi okuyunuz.

samsung sgh e250
türkiye'de kutu içeriğinde yazılım cdsi ve usb data kablosu yok. niye mi? çünkü her kutudan alınan bu aparatlar ayrı olarak 35ytl civarında satılıyor. nokia 3310 yeni çıktığında orijinal pilini çıkartıp yerine yan sanayi dandik pil takarak orijinal pilini uçuk rakamlara satıyorlardı. böylece sözde ucuzlatılmış olan bu telefonların aksesuarları vasıtasıyla ciddi oranda kârlar ediliyordu. sözleşmişçesine bu tip "cinlikleri" yapan firmalara diyecek tek şey ise "allah gözünüzü doyursun" oluyor ne yazık ki. "burası türkiye" denmeyecek güzel günler umut ediyorum.

bu piyasa cinliği haricinde telefon fiyatına göre fena sayılmaz, en iyi özelliği ufak ve ince olması. sanırım ellerindeki stokları eritip yakında muadil yeni bir ürün sürecekleri için fiyatında böyle bir indirime gidilmiş. direk bellek kartına yazma ve bellek kartından okuma konusu mevcut görünmüyor bu da eksi hanesine yazılabilir. fiyat/performans bakımından iyi sayılabilecek bir cihaz.

nokia 1112
nokia 3310'nun müthiş kullanılabilirliğinden sonra alışmak biraz zaman alsa da, alıştıktan sonra 3310'dan daha iyi bir telefon olduğu ileri sürülebilir. özellikle kısayollar ve menülerin dizilimi diğer marka cihazların yanına yaklaşamayacağı kadar iyi, nokia olduğunu bağırıyor yani aslında telefon. 3310'dan çok daha hafif ve daha ufak, 3310 sanki taşmış gibi gelmeye başlıyor bundan sonra. kısayollarına alıştıktan sonra insana menünün sol tuşuna basarak mesaj yazmak ve kısayollar kısmından direk alarmı kurmak çok daha kolay geliyor. mesaj+konuşma+alarm olarak kullanılabilecek fiyatındaki her kuruşu fazlasıyla hakeden süper basit ve uygun fiyatlı telefon gibi bir telefon bence. gprs ve wap desteklediği yazsa da bunu pratik olarak kullanmak pek mümkün görünmüyor. şarjı da 1 hafta gidiyor normal görüşme temposunda, abartı iyi bir pili var. (bkz: dergi gibi reklam kokan inceleme yazmak)

yararlı linkler vs.

pcnet vb. dergilerden siteler
www.stumbleupon.com/ //güzel sitelere link tavsiyesi şeyi
www.pageflakes.com/
www.liveplasma.com/ //benzer müzik türleri şeysi
www.rollyo.com/
www.searchvideo.com/
www.go2web20.net/ //web 2.0 siteleri
www.lcd-plazma.com/ //lcd plazma tv araştırma sitesi
www.siteadvisor.com/
http://www.notpron.com/ //riddle
twitter.com/ //napıon lan sitesi
box.net/ //1 gb beleş alan
http://www.eniyikim.com/ //bilgi yarışması
www.eniyidijital.com/ //dijital cihaz incelemeleri ve netteki fiyatlarının ucuzdan pahalıya toplu olarak akakce+donanimhaber+hepsiburada karışımı bir şekilde gayet yararlı olacak bir şekilde sunulduğu hoş site.
www.version-tracker.com/
genelkultur.biz/
--------------------------------------------
blog ve flickr şeyleri
search/?
sourceforge.net/projects/flashlog/
sourceforge.net/projects/cafelog/
www.la-grange.net/cms#blogger
search/?
sourceforge.net/projects/bloggr/
sourceforge.net/projects/falbum/
www.opensourceblog.com/
open source cms
q=open+source+cms&meta=
ajax şeysi
sourceforge.net/projects/zk1/
media server
sourceforge.net/projects/mediatomb/
quake renenewed?!
sourceforge.net/projects/ezquake/
limewire++!?=ares
sourceforge.net/projects/aresgalaxy/
php rad
sourceforge.net/projects/p4a/
budgeting program
sourceforge.net/projects/buddi/
conference server
sourceforge.net/projects/dimdim/
devam ediniz, diğer 50
sourceforge.net/top/
------------------------------------------
dell inspiron 6400 drivers
support.dell.com/
samsung e250 üzerine muhabbet
forum2.mobile-review.com
asp.net ile web sayfası datası elde etme
Retrieve-data-from-a-web-page

http://www.ucakseferi.com/ her havayolunun sitesinde teker teker uçuş arattırmaktan kurtararak onur air, atlasjet, thy, pegasus (ve duruma göre sunexpress, fly air) sitelerinde aynı sorgulamayı yaptırıp sonuçları toplu görmenizi sağlayan süper site.

http://www.softcomplex.com/ her eve lazım bilimum menu, datepicker, slider, tablo vs. nin hazır js kodunu alıp işinize yarayacak şekilde kullanabilir, beş kuruş da vermezsiniz.

Internet_20Book_20Database //internet book database

great-flickr-tools-collection/ //flickr için büsürü son teknoloji ürünü icat incelenebilir, elde edilip hunharca kullanılabilir. flickr uploadr mesela.

xnview/ //sürüyle resmi batch convert ile yeniden boyutlandırma, isimlendirme ve bilimum karmaşık işlemi ardarda yapabilen züper yazılım. basit, hızlı, kullanışlı ve freeware.

23 Mayıs 2007

genel zırva

23 Mayıs 2007, Çarşamba
saat: 10:13


Ben konuşmayı sevmiyorum. Çünkü beceremiyorum o ortam adamları gibi konuşmayı galiba. Aslında dinlemek daha güzel hiç kasmıyor yorulmuyorsun oh valla.

Ben tembel gibiyim bazen ama genelde acayip çalışkanım. İş yapmaktan gocunmam. Mesela mesai saatlerinde eşşekler gibi çalışırım hiç acımam. Ancak işin içine fazla mesai girdi mi deliririm. "Bana" veya "aileme" ait olacak bir zamanı işe kesinlikle vermek istemem. Fazla mesai kavramına kritik durumlar harici hayvan gibi karşıyım, öyle böyle değil.

Mesela ben şimdi bıdıbıdı konuşuyorum ama bir yandan ciğeri beş para etmeyen kişiler yüzünden masum insanlar ölüyor. Çok saçma geliyor o zaman bu bıdıbıdılar. Fakat (ama ancak fakat nasıl da kullanıyorum bakınız bağlaçları, dikkatinizi çekerim) her kişi ayrı bir dünya.

Dönüşte kısmetse iş aramak çok zor gelecek, aramaktan ziyade iş görüşmeleri. Birbirinin aynı "bize kendini anlat" temelli iğrenç "seni niye alayım ki len" ana fikirli sorgulayıcı bakışlar. Maymun gibi kendimi beğendirmeye kasmalar. Gerçi herşey zamanla oturur, dünyanın gerçeği bu.

Scarface: The World is Yours'u bitirdim fena bir oyun değildi ama GTA: San Andreas daha güzeldi birçok yönden. Ama bu Scarface'in oynanamaz olduğunu göstermez. "Fuckin' cockaroaches", "Say hello to my little friend" i bir oyunda duymak hoş.

Open Season (2006) u(www.imdb.com/title/tt0400717/) izledim son derece dandik mesajlı çocuk çizgi filmi gibi birşeydi, sonlara doğruki savaş sahnesi hariç ilginç ve değişik birşey yoktu, vasattı. Son o savaşımsı sahneyi izleyin yeter. Yeni hiçbir şey sunmuyor.

Uzun zamandır oturup da kafamı birşeylere veremiyorum, mesela film felan izleyemiyorum acayip içim sıkılıyor. Eskiden oturup saatlerce oyun oynardım hiç teklemeden, şimdi onda bile sıkılıyorum, "ulan şimdi kim uğraşacak" diyorum. Hiç sorun görmek istemiyorum, duymak da istemiyorum. Televizyonda çıkıp da "akp böyle bikbik" diye konuşan siyasetçileri de habercileri de gazetecileri de görmek, duymak istemiyorum. Muhalefet anlayışı memleketi daha iyi yöne götürecek şeyler önerip topluca bu memleketin daha iyiye gitmesini sağlamak değil de, iktidara her koşulda şuursuzca çocuk gibi bok atıp çözüm önermemek oldukça bir yere varılamaz.

Akpden önce herşey süt liman, önceki siyasetçiler komando muydu? Hepsi birbirinden dandik partilerin, neredeyse hiçbir farkı olmayan birbirinin aynı "para babaları", "çıkar grupları", "menfaatleri birleşen" insan toplulukları arasından sadece memleketi satan şuanki iktidar mıydı? Öncekiler hüper miydi? Memleketi tane tane sattıkları doğru, borcun arttığı doğru; şimdi başka biri olsa bunlar olmayacak mıydı? Chp olsaydı sanki bu ekonomik durumda imf ye amerika ya kafa tutabilecek miydi? Yeni seçimde iktidar değişse ne değişecek? Yıllarca hep aynı hamasi nutuklar atılmadı mı? Tüm herkes "biri çıksın da bizi kurtarsın" tembelliğinde değil mi? Kardeşim sen daha kendi işini düzgün yapmadan başkasından nasıl düzgün iş beklersin? Bereket yok diyen bazı kişiler birçok kişinin birbirini kazıklamaya çalışıp hiçbirinin işinin rast gitmediğini görmemekte ısrar ediyorlar. "Ah Atatürk gibi adam gelse" nefret ediyorum bu cümleden. Eminim Atatürk de ilk bu şekilde kendi üzerinden prim yapmaya çalışanlara dalardı. Adam gibi çalışın sonra Atatürk bekleyin derdi. Hem öyle zırt pırt Atatürk gibi adam gelebilse o öyle olmazdı. Hem şöyle bir durum var ki, o kadar kutsal ve erişilemez yapıldı ki, onun da bir insan evladı, yaptığı büyük işler yanında her insan gibi hatalarının da olduğu gözardı ediliyor. Belki de ondan daha fazla yararlı olabilecek kişilerin de önü kesiliyor. (kim öyle bilmiyorum ama illa vardır) Bir tek şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak diyen bir adamın sözünü dinlemeyin sonra 3 saat konuştuk bir kere bile atatürk demedik denyoluğunu gösterin. Ben şimdi bu kadar anlattım noldu hiçbir şey olmadı, hiçbir şey değişmedi. Pragmatist anlayışta haybeye konuştum yani.

Güneydoğu'dan Öyküler II'yi okudum gayet samimi ve hoş bir kitaptı. İçindeki tüm olaylar gerçekse okunması iyi olur. Özellikle asteğmenli öyküler daha bir samimi. Bu konuda söylenecek çok şey var ama şimdilik bende kalsın.

Bir fıkrayla şu harfler silsilesine son vereyim yeter gari:

İki aslan hayvanat bahçesinden kaçmışlar, bir 5 sene karşılaşmışlar biri şişmanlamış semirmiş, diğeri bir deri bir kemik. 2.si sormuş demiş ne iş yahu ben kaçıp saklanırken açlıktan bitap düştüm, senin durum ne böyle amerikalı obezler gibi? 1.si de demiş ki ben Vatikan'a gittim her acıktığımda bir papazı mideye indirdim, o kadar çoklardı ki kimse farketmiyordu!

Bu fıkra da çocuklara tecavüz ettiği iddia edilen vatikan papazlarına gitsin. Dünya kötü ve adaletsiz bir yer.

2 Mayıs 2007

iki film

Idiocracy (2006)

Böyle giderse 500 sene sonra dünya aptallarla dolarsa nolur? Ana fikri bu, sıkmadan gayet izlenebilir şekilde yer yer çok komik diyalog ve ayrıntılarla eğlenceli bir film yapmışlar, ben beğendim.
Filmde birçok güzel ayrıntı var, benim aklımda kalanlardan ikisi

[spoiler]
"You think Einstein walked around thinkin'everyone was a bunch of dumb shits?"
cümlesi ve neden dünya zeka ortalamasının düştüğünü özetleyen giriş sahnesi idi. Sadece ilk sahneyi izlemek bile yeterli olur kanımca
[/spoiler]

Not: Filmi Carrie (1976) filmini ilerlete ilerlete izledikten sonra izledim. oldum olası uyuz olduğum iğrenç bayık "highschool prom" (lise balosu) muhabbetinin üzerine ilaç gibi geldi. Hoş Carrie korku filmi ama konu olarak tiksinçti

7/10


The Big Lebowski (1998)

Yer yer çok komik olaylar, diyaloglar ile ilginç ve kendini izleten güzel bir yapımdı. Yalnız Kerem Beyit'in altyazısı olmasaydı filmden bu kadar zevk alınamazdı çünkü filmin diyalogları kahretsin vb. kalıplarla çevrilseydi tüm espriler yok olurdu.

7/10

8 Ocak 2007

The Rundown (2003)

biraz indiana jones, biraz western, bolca amerikan kuru kavga gürültüsü ve hollywood göz boyaması filmi özetlemeye yeter sanırım. son 20 dakikaya kadar öyle çok göz tırmalamadan, izlenebilir şekilde brezilya'da ormanlarda bir kovalamacayı eğlendirici ve sürükleyici olarak anlatırken; son 20 dakikada oha yuh çüş dedirtecek bolca klişe ve abartıyla normal olabilecek bir filmi vasatlaştırıp sıvamışlar. christopher walken kötü adam rolünde, the rock esas oğlan, american pie ın steve stifler'ı da ekleme yan kahramanı oynamış, oyunculuklar iyi, senaryo eh, son kötü.

5/10

6 Ocak 2007

ransom (1996)

Bu film; adam kaçırmalı, fidye istemeli filmlerin arasından kendine has tarzı ile sıyrılarak gayet değişik ve güzel bir yapım olarak göze çarpıyor. Ufak tefek pürüzleri olsa da gayet izlenebilir sürükleyici bir film olmuş. Rene Russo'nun inanılmaz iğrenç oyunculuğu hariç (aman Allah'ım o neydi öyle, oyunculuk buysa vay halimize) çok büyük bir eksi yanı yok, mümkün mertebe hoş senaryo kıvrımları ile kendini izlettiren başarılı bir yapım.

--spoiler--
Mel Gibson çok para kazanan bir havayolu şirketi sahibi, şirketine birşey olmasın diye rüşvet bile vermiş başarılı ve bol paralı bir işadamıdır. Günlerden bir gün oğlu kaçırılır kendisinden fidye istenir, en başta fbi ile işbirliği yaparak parayı vermek ister ama fbi işin içine eder, sonra Mel Gibson kafayı yermişçesine sapıtır ve bilimum beklenmeyen şeyler yapar (bunları söylemeyeyim filmin tüm albenisi kaçar) ve bilimum beklenmeyen şeyler vuku bulur. Sonu daha iyi olabilirmiş bence ama işleniş, sürükleyicilik ve senaryo iyi kotarılmış, ortaya da güzel bir seyirlik çıkmış.
--spoiler--

7.5/10

3 film

doa: dead or alive (2006)

charlie's angels, street fighter, mortal kombat vb. filmleri birleştirip bir sürü karakteri bilimum başka karakterlerle kavga ettirerek bir playstation oyununun filmini çekmişler. filmi hiçbir şey beklemeden sadece kafa dağıtmak için "kuru kavga gürültü" olarak izlerseniz beğenilebilecek noktalar mevcut, fakat senaryo ve konu o kadar zayıf ve dandik ki olayların akışını hiç sallamamalısınız. senaryonun kötülüğünü kapatacak hiçbir şey yok ancak bence aksiyonların çekim tekniklerinde gözle görülür bir kalite mevcut, yani arada ağır çekim tekmeler veya bilimum artistik uzak doğu sporu hareketi filmi izlenir kılıyor, üzerinde emek verilmiş ayrıntılar var.

bu filmi herhangi bir beklenti ile izlemek son derece yanlış bir seçim olacaktır. konu namına hiçbir şey sunmuyor, birileri birilerini şuursuzca dövüyor, siz de "vay anasını bunlar neden sorunlarını konuşarak halletmiyorlar" dememelisiniz doğal olarak.


saekjeuk shigong (2002) [sex is zero]

2002 yapımı "sex is zero" olarak da bilinen güney kore (sözde) gençlik filmi. bilimum kendini bilmez abaza ucube dallamanın başından geçen bazen iğrenç bazen abzürt bazen komik bazen de zorlama duygusal olayların cereyan ettiği vasat, ne amaçladığı anlaşılmayan yapım.

--- spoiler ---
american pie tarzı başlayıp niyetini bozarak duygusal ve öğretici olmaya karar vererek abidik bir şekilde bitiyor. ilk yarısı ciddi manada cinsellik üzerine iken ikinci yarısı "seks bir oyun değildir, hayatlar sönebilir insanlar üzülebilir amanın!" ana fikrinde.

bir kere bazı sahneleri hakkaten çok iğrenç şeyler içeriyor komik de değil bence, bazı yerlerde kahramanların son derece salak-abzürt-saçma hareketleri mevcut ne anlama geliyor çözemiyorsunuz, filmin herhangi bir amacı varsa da açıkçası bunu vermeyi pek beceremiyor.

filmin belki de en ilginç yanı içinde asyalıların oynadığı bir amerikan filmi izliyormuşsunuz havası vermesi, bu da kültürel yayılımcılığın baya baya başarılı olduğuna yorumlanabilir veya kişilerin bulunduğu ortamlar ve davranış tarzları ciddi bir küreselleşmenin mevcut olduğuna kanıt olarak görülebilir.
--- spoiler ---

hiçbir şey beklemeden sadece gülmek için izleyen biri için yanlış bir seçim olacaktır. abzürt-iğrenç şeyler görmek isteyenler izleyebilirler.


clerks II (2006)

yine ilk film clerks gibi bir sürü geyik muhabbetinin döndüğü, yine bir filmin (lord of the rings) üzerine acayip yorumların yapıldığı yer yer abzürt bir yapım. ilk filmin aksine "hayattan ne bekliyorsun, ne istiyorsun" olayı üzerinde daha çok (belki de gereğinden fazla) durulmuş; ilk filmden daha ağır (belki de baya ağır kaçmış) cinsellik temalı şeyler var. girişi ile sonu ilk film ile ilgili gayet güzel ayrıntılar içeriyor ve çok hoş olmuş.

--- spoiler ---
lord of the rings muhabbetinde "25 farklı son vardı o neydi öyle" ve "sam, frodo'nun ağzına verecekti sandım" kısımları acayip komik olmuş. bir de randal'ın ırkçılık içeren kelimeleri kullandığında tezgahın önünde bekleyen zenci kadın ve kocası tiplemesi de renk katmış. ben affleck ve my name is earl'deki earl'in misafir oyunculuğu da hoş ayrıntılar olmuş.

ilk film gibi geyik.
--- spoiler ---