23 Mayıs 2005

19 mayıs kutlu olsun (19 mayısta yazılmıştı)

tüm adam gibi "insan" olanların 19 mayıs ı kutlu olsun. bize adam gibi insan dedirtecek kadar kudurmuş ve böyle bir tanım yapmayı gerektirecek kadar iğrenç mahluklara da yuh olsun.

throw

c++ da diyelim bir yerde hata oldu biz bu hata ile program göçmesin, uçmasın, tüm dünyada barış olsun istiyoruz işte bu durumda hata durumunda throw bişi deriz o hata olunca catch onu yakalar.

misal:

string mesaj("amanin");
if(azeroth.entrynumber >= 1000)
throw mesaj;

deriz, bu durum olduğunda çalışma zamanı hatası olmaz da catch de söylenen şey yapılır.

catch

c++ da try da bir sorun oluşmuşsa throw ile fırlatılan şeyi yakalamaya yarar.

şöyle olabilir:

catch(const string &mesaj) {

//yapilmasi istenen şey, mesaj katarının ekrana çıkartılması mesela

}

ile daha önceden tanımlanmış mesaj katarı yakalanarak çalışma zamanı hatasından kurtulunur.

try

c++ da yanlış bişiler yapma potansiyeli olan yerlerde kullanılır ki çalışma zamanı hatası* verdirmeden, hatalar kontrol altına alınabilsin diye vardır. yalnız yazılanlar blok içerisinde olduğundan içerde bir değişken tanımlarsanız veya bir nesne yaratırsanız o bloktan çıkarken yok olacağı için noluyo yahu diye hata arayabilirsiniz; bir nevi kaş yapayım derken göz çıkarmış olursunuz.

siz siz olun yine de if mif diyerek eski usül kontrol edin. ama madem böle bişi var kullanayım derseniz

try {
dizi[4] = 5;
/*diyelim ki dizi 2 boyutlu o zaman 4 indeksli bi eleman yok o zaman bu normalde dan diye çalışma zamanı hatası verecektir ama try içinde olunca hata olduğunda daha önce tanımlı throw ile fırlatılan şeyi catch ile yakalar.*/
}

20 Mayıs 2005

dusunmeden ogrenmek yitirilmis bir emektir

çok anlamlı bir konfüçyüs lafı. "öyle her duyduğunuza veya size her söylenene inanmayın, aklınız size niye verildi ulan, düşünün tartın; eğer höt diye herşeyi belleğinize alırsanız aklınız ne işe yaramış olur?" manasındadır.

müslüman

elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir. ama ne yazık ki bu tanım gerçek müslümana uyar. eğer birine zarar veriyorsa o kişi zaten müslüman değildir ki, yani sokakta ona buna küfreden (rencide eden) onun bunun karısına kızına sarkan, onu bunu bıçaklayan ve bunu delikanlılık sayan -sokayım öyle delikanlıya da delikanlılığa da zaten- kimseler ne kadar ben müslümanım dese de gerçek müslüman değildir. ne kadar acı ki dinini gerçekten yaşamayan insanlar tarafından "gerçek müslüman" diye bir kavram ortaya çıkmak zorunda kaldı.

ya hayır söyle ya sus.

egitim cehaleti alir eseklik baki kalir

içindeki cehalet ve eşeklik kavramlarının çok iyi irdelenmesi gereken söz. çünkü lafın içinde oturmayan, kıpır kıpır "güzel laf ama bir yerde mantık hatası var sanki" diye düşündüren bir şeyler var.

şimdi; tdk ya göre cehalet bilgisizlik demekmiş ve yine aynı tdk ya göre eşeklik "çok anlayışsız ve kaba davranış" demekmiş.

tahsil* dediğimiz olay da kişiyi geliştirmek amaçlı, kişiye -yerine göre- bilgi yüklenmesidir. bilgi güçtür diyip devam edersek, bir kişiye bilgi yüklenmesi ile bazı yönlerde kişinin belli bir vizyon sahibi amaçlanmış ve başarılmış olması kuvvetle muhtemeldir. ama ne yazık ki bilgi dediğimiz şey insanı iyiliklere güzelliklere götürüp süper bir insan olmasına yetmez. zaten yetse idi alanında uzman olan kişiler süper, harika vs. insanlar olur, aralarında iyilikte yarışırlardı.

ama sadece bilgi insanı iyi yapmaya yetmez, insanın iyi olması için başka şeylere de sahip olmalıdır; vicdan, inanç gibi kendisini kötü şeyler yapmaktan alıkoyan şeyler olmalıdır. bunlar bazı insanlarda kendiliğinden geldiği gibi, bazılarında ise mevcut bulunmamakta ve olmayan kişiye de genelde çok zor eklenmektedir.

toparlamaya çalışırsak sadece tahsil insanı "insan" yapmaya yetmez. insanın maddi ve manevi yönleri olduğu için sadece bir yönde geliştirme yeterli değildir, yetmemelidir.

yani neymiş içinde mantık hatası filan yokmuş, o insanın içinden gelen "öğrenmeden önce düşün, o akıl sana niye verildi ulan" adlı kesme isteğiymiş.

düşünmeden öğrenmek yitirilmiş bir emektir. konfüçyüs

özel sektör

insanların genelde kesin iş saati olarak 9:00-19:00 arasında eşşek gibi çalıştırıldığı, işler yetişmeyince veya o kişiye gerek duyulduğunda bu sürenin herhangi bir anlamının kalmadığı, haftasonları da dahil olmak üzere; gerçekten çalışılan * ve bazen bunun karşılığı süper üretim, pazarlama veya artan müşteri sayısı olarak alınan iş kolu.

şimdi birileri çıkıp da "işçiyi sömürüyor, devletin iş yapmasını engelliyor" diyebilir. tabii desin en doğal hakkı fikir belirtmek, zaten herkes aynı fikirde olsa hiçbir şey gelişmezdi zaten. ama ülkemizi ele alırsak ve "allah devlet kapısına düşürmesin" diyorsak işte o zaman bu ülkeyi kalkındıracak en önemli şeylerden biri bu iş sahası olacaktır. çünkü gerçekten yeri geldiğinde üreten, ekonomiye pozitif etki eden, yatırım yapan, istihdam sağlarken; devlet dairelerindeki -ne yazıktır ki- bazı memurlarımız çay içip, sohbet ederken, vatandaşı yani kendilerinin maaşını sağlayan kimseleri son derece mağdur durumda bırakmaktadır.

şimdi konuyu toparlamak gerekirse eğer gerçekten doğru yapıldığında bir ülkeye çok şey katacak, ama yine bir insan icadı, insanlardan oluşan yapısı nedeniyle süistimale çok açıktır. -onun bunun akrabası ile dolması misal- ne diyelim, inşallah işleri ehli olanlar yapar da herkes için en iyisi olur.

atatürk'ten bir söz ile bitirelim: "tek bir şeye ihtiyacımız vardır o da çalışmaktır".